31 Ağustos 2016 Çarşamba

Güveç Kullanımına Dair Püf Noktalar

Merhaba
Yeni lezzet arayışında oldukça cesur olduğum söylenir. Evlendikten sonra yemek yapmayı öğrenen biri olarak şuan geldiğim nokta gerçekten inanılmazmış vs vs övgüler.... Bunların hepsini, gurmelere taş çıkaracak bir damak tadı olan eşime borçluyum. E üzüm üzüme baka baka kararır. Ayrıca, bana cesaret ve ipuçları vererek yemek yapma becerimin gelişmesine inanılmaz katkıları oldu. Öncelikle sevgili eşime duyduğum minnettarlığımı belirtmek isterim. Asıl konumuza gelince... Genellikle orta yaşın üzerinde ve çok tecrübeli kişilerin elinden yenir güveç. Bu durum bende ekstra bir deneyim ve maharet gerektirdiğini düşündürür ve çekinmeme neden olurdu. Ama yine pişireceğim güzel yemeklerin heyecanı ağır bastı ve bir güveç aldık. Henüz bir defa kullandım ama internette bu konuda pek fazla bilgi bulunmadığını gördüm ve güveç konusunda oldukça merak edilen bazı şeylere değinmek istiyorum. Tecrübeli annelerden güveçle ilgili derlediklerim.

Güveç aldığınızda çift fırınlanmış da olsa öncelikle içini yağlamak gerekiyor. Şöyle ki fırınımızı ısıtıyoruz. Güvecin içini 100 gr kadar katı yağ ile yağlıyoruz. Normalde margarin kullanmam ama bu işlem için margarin aldım. Çünkü güveç hepsini çekiyor. Yağladığımız güveci ısınmış fırına koyuyoruz.  10 dakika sonra çıkarıp dibinde kalan erimiş yağları da fırçayla heryerine dağıtıyoruz. Tamamen kuruduktan sonra da sıcak suyla yıkayıp kuruluyoruz. Artık güvecimiz kullanıma hazır.

Yemek yaptıktan sonra da servis ederken metal yerine ahşap kaşık tavsiye ediliyor. Güveci daha verimli ve uzun yıllar kullanabilmek adına. Pişirirken kısık ateşte ve olabildiğine uzun süre pişmesi lezzeti kat kat artırıyor. Diğer önemli nokta ise yemek piştikten hemen sonra başka bir tencereye boşaltmak gerek. Hele artan yemeği güveçle kaldırmayı asla düşünmeyin. Boşalttıktan sonra yine sıcak suyla yıkayıp kaldırın. Dibi tutmuş tencereyi yumuşasın diye ıslatıp bırakırız ya. Bu da güveç için yanlış bir hareket olur. Sinirden çatlayıverir mazallah. Kuruduğundan tam emin olsanız bile kaldırırken kapağını tam kapatmayın ki hava alsın. Böylece kötü koku oluşumunu önlemiş olursunuz. Benim ilk güveç denemem kusursuzdu. Sizlere de kolaylıklar diliyorum. Leziz sofralarınız sevdiklerinizi buluştursun. Mutluluğunuz katlanarak çoğalsın. Afiyet olsun...

18 Ağustos 2016 Perşembe

Ağlamak İstiyorum

    Ağlamak istiyorum. Gözyaşlarımı saklama gereği hissetmeden. Güçsüzlüğümü saklamaya çalışmadan. Kimselerin görmediği, sesimi kimsenin duymayacağı bir yerde. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Ve çevremde nazımı çekecek insanlar istiyorum. Moralim bozukken kurduğum cümlelerin veya asık suratımın altında mânâ aramayacak insanlar. Derdim artık içime sığmayıp küçük ipuçları verdiğimde, kendi dertlerinin büyüklüğünden dem vurup, herkesin dertli ama ayakta olduğunu söylemeyecek insanlar. Çocuğu olmayan veya çocuğunu kaybeden insanları anlatıp halime şükretmemi isteyenleri de istemiyorum. Ben sadece ağlamak istiyorum. Biraz rahatlamak. Veya sadece kafa dağıtmak. Akşam yemeğini, çocukların uykusunu, çantaya koymayı unuttuğum bir şey var mı diye düşünmeden çıkmak. Lunaparkta rahat rahat çığlık atmak, vitrinlere boş gözlerle bakmak, kiloları düşünmeden abur cubur yemek, müzik dinlemek, küçük bir parkın havuzunu seyrederken düşüncelere dalmak saate aldırmadan. Oynayan çocuklara bakmak, sadece gülümseyerek. Çok büyük şeyler istemiyorum. Deniz kenarı veya cıvıldayan kuşlar filan. Ben sadece bir günlüğüne tekrar çocuk olmak istiyorum.

Robot değilim ben. İnsanım hemde fazlasıyla duygusal bir insan. Yorulduğum zamanlar olacak elbette. Bu benim halinden şikayetçi, mutsuz veya güçsüz olduğumu göstermez. Eğer siz de ağlayan bir kadın görürseniz bilin ki onun akıl almaya değil sadece bir dosta, veya anlayışa o da olmadı sadece sessizliğe ihtiyacı vardır. Ona bir omuz verin, bir mendil verin ya da en iyisi bir fincan kahve verin. Ne güzel demişler
 "Gönül ne kahve ister ne kahvehane;
Gönül sohbet ister, kahve bahane"

9 Ağustos 2016 Salı

Mahremiyet Eğitimi

       3 yaşını dolduran kızım eylül ayında kreşe başlayacak. Bu durum bende bazı endişelere yol açtı. Anneanne babaanne de farklı şehirlerde yaşadığı için çocukları bırakıp dışarı çıkma, dolayısıyla birkaç saat bile ayrılık yaşamadık. Evde oyunları birlikte oynadık. Dışarıda 2 metre gerisindeyim. Yaşıt arkadaşlarının abla veya abisi var. Top sahasından kardeşine göz kulak oluyorlar. Anne yanında değil. Ve büyük ölçüde özgürler. Her an herşeyi şikayet edeceği anneleri yok. Abi ve ablalar büyük bir problem olursa müdahil oluyor.
           Kızıma mahremiyet eğitimini yeterince verdiğimden emin değilim. Maalesef toplumumuzda çocuğu bir birey olarak görüp öperken izin alma hassasiyetİ herkeste yok. İzin istemeden öpmeye kalkan olursa kızımın tavrı biraz sert oluyor. Sonra bana dönüp "niye yabani bu kız böyle. Sen çok sıcakkanlısın" diyorlar. Beni de izinsiz öpmeye kalkarsanız ben de yabani olurum diyemiyorum. "Önce izin istemelisiniz" diyebiliyorum sadece. Bir de kendini öptürmek isteyenler oluyor. Onları hiç anlamıyorum zaten. Bu konuda yardım aldığımız bir Pedagog anne-baba dışında istisna yok demişti. Bu teyzen bunu öp, bu enişten bişey olmaz, bu abinin arkadaşı bişey olmaz der çocuk istismarına gider bunun sonu. Kesinlikle öptürmesi veya öpmesi için teşvik etmeyin, veya ısrarcı olmayın demişti.
           Bir de çocuğunu dudaklarından öpen anneler vardır. Veya çocuğunun yanında öpüşen anne babalar. Anne babanın çocuğuna duyduğu sevgi sonsuzdur. Ancak bu davranış çocuğun mahremiyet eğitimi için çok yanlış bir davranıştır. Çocuk, anne babasının birbirini sevdiğini görünce çok mutlu olur. Güvende hisseder. Ancak dudaktan öpüşmek çocuğun gözü önünde olmamalı.
            Çocuklarımıza kıyafet seçerken kadınsı veya erkeksi değil yaşına uygun giydirmeliyiz. 4-5  yaşında çocuğa daracık mini elbise, topuklu ayakkabı giydirmek, makyaj yapmak teşhirciliği öğretir. Sonra ona iltifat edip dokunmak isteyen olunca amacına ulaştığını düşünebilir. Kendini beğendirme çabası içine girmemeli o yaşta bir çocuk. İzni olmadan dokunmak isteyen olursa bağırmayı öğretmeli.
          Anne babadan hiçbir şey gizlenmemesi gerektiği anlatılmalı ve sık sık "bundan kimseye bahsetme" deyip bir şey yapan veya söyleyen oldu mu diye sormalı. Tabi bundan önce çocuğun güvenini kazanmış olmak gerek. Daha önce ikinizin arasında geçen ve utandığını bildiğiniz olayları başkalarına anlatmak güven sarsar. Çocuklar oyun oynarken de dinlenmeyi çok güzel yaparlar. Karşılıklı güven çok değerlidir ve zaman ister.
          Hiçbir zaman ikinci bir yetişkinle bir odada kapı kapalı olarak bulunmaması öğretilmeli. Cinsiyet fark etmez. İstenmeyen bir durumla karşılaşınca da anında müdahale etmeli ve çocuk o ortama tekrar girmemeli. Okul, kreş, kurs,  belki bir komşu veya akraba. Sorumlu kim olursa olsun üstü kapatılmamalı. Okul değişikliği, ev değişikliği ne kadar zor olursa olsun. Aynı kişileri görmek aynı ortamda bulunmak  çocuktaki travmayı daha büyük ve altından kalkmayacağı bir hale getirir. Hiçbir çocuğun böyle kötü muameleye maruz kalmaması  dileğimle...